13 Ekim 2016 Perşembe

Nilüfer


Dün akşam müzik dinlerken, Mert Fırat'ın söylediği "Nilüfer" şarkısı çalmaya başladı. "Bir Varmış Bir Yokmuş" filminin müziğiymiş, filmi izlemiştim ama şarkıyı hatırlamıyordum. Aslında dün akşam da bana pek bir şey ifade etmemişti.  Bugün Dokuz Eylül Üniversitesinde bir işim vardı, Eğitim Fakültesi'nde. Daha önce oraya hiç gitmemiştim, ne kadar güzelmiş bahçesi. Eski ağaçları, yapay göletler, heykeller, bir tek kafes içindeki tavus kuşlarına üzüldüm. Onun dışında o kadar sakin geldi ki bana. İşim bitip de dönerken göletlerin içinde nilüferleri gördüm. Su çok pisti ama benim gördüğüm nilüferlerdi. Onların fotoğrafını çektim, bir kaç heykelin de fotoğrafını çektim. Günün koşturmacasından da unutmuşum, akşam eve geldiğimde hatırladım, baktım nilüferlere. Sonra şarkıyı hatırladım, açıp tekrar dinledim. Şarkıda sadece bir kere nilüfer adı geçiyor, neden şarkıya bu ismi verdiler diye düşündüm. Sonra nilüfer çiçeğinin bir mitolojisi var mı diye baktım. Keşke o nilüferlere bakarak geçireceğim  bir saatim olsaydı dedim kendime. Beni ne bu kadar etkilemişti. Bunun üzerine düşünüp yazmak istedim.

Nilüferin köklerini suya salıp da güneşe doğru yükselmesi, kocaman yaprakları ile kendine uygun ortamı yaratması çok etkileyici. Hayatta kalmak için nasıl bir serüvene atılıyor bir yandan da nasıl da zarif. O durgun ve çamurlu suya korkuyla değil de sevgiyle bakmamı sağladı.  Zihnim hemen nilüferlerin yanına bir kaç kurbağa da koydu. Keşke olsalardı. Nilüferin aldığı risk büyük. Köklerin başka bir yerdeyken, tamamen farklı bir doğanın içindeyken göğe yükselme isteği. Nereden bilebilirdi suyun üstüne yaşam olacağını? Umduğunu bulamasaydı tomurcuğunu hiç açmayacak mıydı? Umut sadece insan için midir? Bir nilüferin de umut ettiği bir şey yok mudur?  Nilüferler de insanlar gibi beklentiyle mi çıkarırlar kafalarını dışarı? Yoksa onlarınki sadece bir oyun isteği mi? Belki de her nilüfer yukarı çıktığında neler olacağını biliyordur. Sudan aldığı duruluğu, naifliği bize göstermek için salınıyordur. Bir şeyleri hatırlatmak için. İşte buradayım demek için belki de. Çok da büyütülecek bir şey yok, her şeye de bir anlam arama demek için uzatmıştır kafasını bana belki. Tadını çıkar, su çamurlu olmasaydı ben olamazdım ki, bana acımayı bırak diyordur belki de. Acıma bana, benimki bir savaş değil, benimki bir oluş hali.

Video da burada;
Mert Fırat - Nilüfer

Arkadaşım Deniz, yazıyı okuduktan sonra şiirin Murathan Mungan'a ait olduğunu söyledi. Hiç aklıma gelmemişti sözlerini kimin yazdığı. Onu da eklemek istedim.

Nilüfer - Murathan Mungan

Zamanın eli değdi bize
Çoktan değişti her şey
Aynı değiliz ikimiz de
Zaaflarına bir gece
Hatalarına bir nilüfer
Sevgisizliğine bir kalp verdim
Artık geri ver
Geri veremezsin aldıklarını
Artık geri ver
Geri verilmez hiçbir yanılgı
Yokluğuma emanet et
Sen de benden kalanları
Her şeyi al
Bana beni geri ver
Bir şansım olsun
Başka yer, başka zaman
Sensiz ömrüm olsun



1 yorum:

  1. Bugün benim de konum, vermek, almak, acımak, nankörlük, fakirlik gibi konulardı... O nedenle sanırım son cümle özellikle dokundu kalbime "Acıma bana, benimki bir savaş değil, benimki bir oluş hali." iyi ki varsın... :)

    YanıtlaSil

Siyahlı Kadın, Deniz Kızı ve Sis

Masal anlatmak ve masal anlatıcılığı atölyesi düzenlemek için geçtiğimiz hafta Ankara’daydım. Ankara Devlet Tiyatrosu’nda Susan Hi...