İnternette
bu görselle karşılaştım ve içimde derinden bir öfke dalgası
yükseldi. Böyle şeyleri genelde paylaşmazdım. Çoğunlukla susan
ve kendi içimde konuşan bir yapım vardı. Bugün havaalanında
başıma ilginç bir olay geldi ve ben her zaman yaptığım gibi
susup nazikçe gülümsemek yerine hissettiğim ve inandığım
şeyleri sakince, tüm kalbimle söyledim. Bu deneyimin ardından bu
gece bu görselle birlikte. "Her başarılı çocuğun arkasında
fedakâr bir anne vardır. Her "başarılı" çocuğun
arkasında "fedakâr" bir anne vardır. Başarılı-fedakâr.
Çocuk-anne. Her çocuğun arkasında anne vardır. Her vardır. Anne
fedakâr. Fedakâr anne. Başarılı çocuk. Başarılı anne.
Fedakâr çocuk. Her fedakâr annenin arkasında başarılı bir
çocuk vardır. Her bir anne fedakâr başarılı çocuk vardır
arkasında. Yetmedi mi?" yazıp paylaştım. Sanırım
kaçak dövüşmüşüm ki yeterince anlaşılmamış. Ortak
arkadaşlarımızın olduğu ancak birebir tanışmadığımız bir
facebook arkadaşı bana "feda etmek" "fedakarlık"
sizin için ne anlama geliyor? buna derin nefes alıp kalpten cevap
verir misiniz? yazdı. Yazdığımı tekrar okuduğumda gerçekten de
nefesimi tuttuğumu anladım. Mesaj alındı, ima etmek de yok.
Bu
soru içimde farklı bir kapı açtı ve ben oradan içeri girdim. Bu
kelimeler yan yana geldiğinde benim içimde neler açıyor bunu
bulmaya çalıştım.
Yazıyı
okuyup görsele baktığımda önce şunu düşündüm "toplum
tarafından başarısız diye etiketlenen bir çocuğun annesi olmak
nasıl bir his?" kendimi o annenin yerine koydum, kendimi
yetersiz hissederdim, yeterince fedakarlık yapmadım mı diye
düşünürdüm ve çok üzülürdüm. Sonra çocuğumu suçlardım,
"ben senin için neleri feda ettim ama sen yine başarısızsın"
diye ya da kendimi suçlar daha fazla fedakarlık yapmaya çalışarak
kendimden olurdum. İlk hissettiğim şey buydu. Sonra anne olan
arkadaşlarımı düşündüm. Gayretlerini. Çocukları başarılı
olsun diye çalışıp çabalamalarını. Evleri dağınık olmasın,
çocuğu iyi beslensin, iyi bir okula gitsin, okumayı öğrensin,
iyi bir iş bulsun, iyi para kazansın kaygılarını. Kendilerini
çocuklarına adamalarını. Annemi düşündüm, annemin yaşında
başka anneleri. Çocuğuna "senin için neler yaptım sen
nankör çıktın" diyenleri, demeyenleri. Çocuğu için işi
bırakanları, çocuğu için sevmediği bir ortamda yaşayanları ve
bunun için çocuğunu suçlayanları, suçlayamayanları. Sonra
geçen gün otobüste karşılaştığım kadını düşündüm.
Annem yaşlarındaydı. Önümüzde de küçük bir kız vardı
annesiyle. Kız bana dedi ki "senin adın ne" sıla dedim.
"onun adı ne" dedi kadını göstererek. "bilmiyorum"
dedim. "annen değil mi o" dedi "değil" dedim
"annen nerde" dedi. "kızımla evde" dedim. "sen
kızını mı almaya gidiyorsun" dedi "hayır ben işe
gidiyorum" dedim küçük kız çok şaşırdı. diğer durakta
indiler. Yanımdaki kadın bana "kız senin çocuğunun yanında
olmanı kabullenmedi." dedi. "şimdi sen çalışıyorsun,
kızın büyüdüğünde senin için çalıştım demen bir işe
yaramayacak. Onda derin yaralar açacaksın, seni affetmeyecek."
dedi. Ben de nazikçe sustum gülümsedim "yapacak bir şey yok"
gibi saçma bir şey söyledim. Öyle çok içimde kaldı ki. O
kadınla uzun uzun konuşup ona anlatmak isterdim tüm bunları.
Otobüste, beni tanımadan, kızımı bilmeden. Bilse ve tanısa bile
ne hakla? İşte aklıma bunlar geldi bu yazıyı görünce. O
kocaman toplumsal baskı. Bu fotoğrafta babanın olmayışı. Babalı
olan fotoğraflarda da "güvenli liman" "evin direği"
"gölgesi yeter" baskısı. Annelere ayrı, çocuklara
ayrı, babalara ayrı baskı. Kadınlar, erkekler, çocuklar hakkında
genel yargılar. Bugün havaalanında da yanımda oturan kişinin
sorusu "kadın ve erkekler hakkında ne düşünüyorsunuz"
idi. "insan olduklarını düşünüyorum" dedim. Belki o
konuşmayı da yazarım. Ama bu gece bana bu yazıyı yazdıran Özgür
beye teşekkür ediyorum, bu yazdıklarımı onunla da paylaştım ve
o da bana kendisinin de bu baskıya maruz kaldığını söyledi.
Anne ya da baba farketmiyor. Bir çocuğumuz olduğunda, bir çocuk
gördüğümüzde, içimizdeki çocuğa bir proje gibi değil de bir
insan gibi bakıp sadece mutlu ve neşeli olması için içimizden
gelen fedakarlığı yapalım. Sorumluluklarımızın fedakarlıklara
onların da kurban olmaya karışmadığı güzel günler dilerim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder