13 Ağustos 2016 Cumartesi

İçimdeki Minik Yazarı Onurlandırıyorum



Hemen şimdi bu satırları yazmak istedim, bu bana sık olan bir şey değildir. Balkonun önündeki koltuğuma oturmuş esen serin rüzgarın eşliğinde kitabımı okurken (yazar burada anlatımını süslemeyi amaçlamaktadır) kitapta yazan bir şey birden bire bende bir yazma isteği uyandırdı. Tabi ben onu - sonra yazarsın canım- şu kitabını güzel güzel oku diye susturdum ve okumaya devam ettim. Gerçekten de çok etkileyici idi, okuduğum şeyler, yaşadığım şeylerle bir çok bağlantı oluşturmaya başladı. Sonra küçük yazarım yine - ama hemen yazarız hadi yaz- dedi. ben de boşver canım okumamak için yapıyorsun dedim. Ama sonra zihnimden cümleler  hızlıca geçmeye başladı ve ben okumaya daha fazla devam edemedim ve işte ta tamm küçük yazarımı mutlu etmek için bilgisayarımı kucağıma aldım ve aynı koltukta bunları yazıyorum.
ne okudum? ne okudum da bu beni bağlantı kurmaya ve bunu ifade etmeye itti. Hemen yazıyorum


"Kişi sadece bir şey kaleme alır  - kendi deneyimini. Her şey kişinin bu deneyimin acı veya tatlı kendisine verebileceği en son damlasını, elde etmek için ne derece bıkıp usanmaksızın çaba gösterdiğine bağlıdır. Sanatçının tek gerçek kaygısı hayatın düzensizliğinin içinden sanat olarak adlandırılan düzeni yeniden yaratmaktır  ( Baldwin)

Baldwin kim bilmiyorum, öğreneceğim, ben bu satırlarla Patton'un Nitel Araştırma ve Değerlendirme Yöntemleri Kitabını okurken karşılaştım, evet heyecanla okuduğum kitap buydu.
Bilenler bilirler, yüksek lisans tezimi yazmaya çalışıyorum hem de en sevdiğim konuyla ilgili, anlatıcılık. Ama yazamıyorum. Olmadı, olamadı. Kaynaklarımı okudum, alıntılarımı yazdım. Bölümlemeyi oluşturdum ama işte olmadı. Özlem Hocam ile bu konuları konuşurken bana nitel araştırma yönteminden bahsetti, bence senin araştırman için bu yöntem daha uygun dedi ve bana inanılmaz bir kapı açtı. Sonra ben şunu farkettim, akademik bir şey yazarken kendimi tam bir aptal gibi hissediyorum. Bir şeyi anlatırken aşırı resmi olmam ve olmadığım bir kimliğe bürünmem gerekiyor ve ben - bu bağlamda, dıdısının dıdısı düzleminde ve pek çoğunu da anlayıp anlamlandıramadığım cümleler karşısında şaşıp kalıyorum. Onları yazamıyorum çünkü öyle düşünemiyorum ve bu benim kendimi yetersiz hissetmeme sebep oluyor ve ben de öyle yazamadığım için düşüncelerimi ifade etmekten çekiniyorum. Bunu anlayınca birden aydınlandım. Tek bir ifade yöntemi yok, akademide bile. Sonrasında da Patton'un kitabı ve nitel araştırma yöntemi beni çok heyecanlandırdı.
Aslında yaptığım iş buydu, kendi deneyimlerimi paylaşmak. Hikaye anlatmak yoluyla. Konuşabiliyorum ama neden yazamıyorum. Yazmanın bir kuralı olabilir mi? neden bir kuralı olsun ki. Bence tek kural insanlar seni anlıyorlar mı? ikinci bir kural da olabilir, samimi olmak. İçimdeki minik yazarı onurlandırmaya karar verdim. Canım benim, kim bilir içeride ne  kadar sıkılmıştır ya da sabırla büyümeyi beklemiştir. Nitel araştırma ve benim kurduğum bağlantılar hakkında daha sonra yazacağım. Şimdi içimdeki araştırmacı bir kaç saat daha oku diyor. Akşama düğüne gideceğim, içimdeki süslü de kuaföre git diyor. Sevgiler

2 yorum:

  1. Ne kadar güzel anlatmışsınız, size ve içinizdeki küçük yazara selamlar :)

    YanıtlaSil

Siyahlı Kadın, Deniz Kızı ve Sis

Masal anlatmak ve masal anlatıcılığı atölyesi düzenlemek için geçtiğimiz hafta Ankara’daydım. Ankara Devlet Tiyatrosu’nda Susan Hi...