![]() |
Yüzümün Kalıbı |
Her ayın ikinci hafta sonu Seiba
eğitimleri için İstanbul'dayım. İstanbul'a gitmeye alıştım
artık. Orada yaşamanın nasıl bir şey olduğunu pek bilmiyorum
ama gezmek güzel. En güzel kısmı da İzmir'e dönmek. Genellikle
toplu taşıma kullanan biri olarak iki şehirde de yanımda
kartlarımı taşıyorum. Onları özene bezene aldığım kırmızı
plastik kaba koyuyorum. Şehir değiştirdikçe de birini çıkarıp
diğerini takıyorum. Bu ay geri döndüğümün ertesi gün provamız
vardı. Arkadaşımla aynı otobüsü denk getirme çalışmalarımız
sonuç verdi ve ben otobüse bindim. Yeni döndüğüm için kartımı
değiştirmiştim yalnız bakiyem yeterli mi yetersiz mi pek de emin
değildim. Ben cihaza kartımı gösterdim “Geçeriz kart” dedi
aslında tam olarak öyle demedi. İki kelimeydi söylediği şey ama "bu kartınız pek bir işe yaramıyor" anlamında bir
şeyler dedi cihaz. Ben inanamadım. Çünkü kartımı yeni
değiştirmiştim üstelik de öğrenci kartımdı. -Halen yüksek
lisans yapmanın faydaları. -Kartı bir daha gösterdim yine aynı
tepki. İnsanlar arkamda biriktiler. Yana çekildim. Her geçen
kişinin arkasından kartımı gösteriyorum. Çıkarıp
gösteriyorum, ters çeviriyorum. Yine olmuyor yine olmuyor. Bu arada
canım arkadaşım da bana sesleniyormuş benim kartımı kullan diye
ama ben hiç kimseyi görmüyorum sadece beynimde bu nasıl artık
geçersiz olabilir sorusu var. Şöför bana “kart sizin değil mi”
diye sordu. Ben ısrarla benim olduğunu söylüyorum en sonunda
vazgeçtim ve arkaya doğru ilerleyip arkadaşımın kartını aldım.
Her şey bitip de oturduğumda beynim durmuş gibiydi. Neden bu kadar
panik yaptığımı bir türlü anlayamadım. Biraz sakinleşince
birden aklıma eski kartımı çıkarmış olduğum yeni kartımın
ise çantamda olduğu geldi. Bu kart aynı zamanda benim üzerinde
fotoğrafım da olan kimliğimdi.
İstanbul'da olduğum haftasonu
Seiba'da Nazlı Hocamla ve Senem Hocamla çalıştık. Pazar günü,
Senem Hocayla biyografik hikaye anlatımı çalışmaları yaptık.
Genel olarak bedeni serbest bırakmak, anıları hatırlamak için
duyuları kullanmak ve içimizin derinliklerinde yol almakla ilgili
çalışmalar yaptık. O gün, çocukluğuma, gençliğime,
yetişkinliğime dair unuttuğum pek çok şeyi hatırladım. Bende
ortaokul anılarım çok silikti, onları hatırladım hem de en ücra
köşelerdekileri. İlk evlendiğim yıllara dair pek bir şey
hatırlamıyordum, onları hatırladım. Bir süre sonra zaman ve
mekan gitti, tüm hayatımın içinde dolaşan bir ruhtum sadece. Her
şey bir andaydı sanki. O sırada ne kadar çok değiştiğimi
farkettim. Her yaşta, her olayda. Hepsi bendim ama aynı zamanda da
değildim. O benlerin hepsiydim. Sonra da aslında yoğun değişim
dönemlerindeki anılarımı hafızamdan sildiğimi farkettim. Yeni
bir benliğe geçişte bir şeyler kopmuş bende. Onları hatırlamak
bana çok iyi geldi. Yaşadığımız öyle çok şey var ki. Hepsine
kendime yük yapmadan uzaktan bakabilmek çok rahatlatıcıydı. Bu
süreçleri hatırlamam tesadüf değildi.
Hayatımda artık yeni bir döneme
girdim, aynı zamanda yeni bir döngüye. O kadar çok döngüden geçiyoruz o kadar çok ölüp
yeniden doğuyoruz ki. Yeni kimliklerimizle yola devam etmemiz
gerekiyor. Eskiden kalan alışkanlıklar, taktikler, davranış
kalıpları, kendimizle ilgili yargılar artık bir işe yaramıyor.
Eski kimlikle yol alamıyoruz. Bunu farketmediğimizde de hayat bize
başka başka yollardan mesaj gönderiyor. Bana olduğu gibi.
Arkadaşımın yanına gidip de koltuğa oturup sakinleştiğimde
şunu düşündüm. “Artık eski Sıla değilsin. Yeni kimliğini
kabul et.” Bunu söylemesi kolay, uygulamada bazen sıkıntılar
oluyor. Ama evrenin desteğini öyle çok hissediyorum ki.
Arkadaşlarım, hocalarım, ailem, her şey ve herkes. Her şeyin mükemmel olduğunu hatırladığımdaysa unutkanlıklarıma da gülümseyebiliyorum.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder