21 Ocak 2017 Cumartesi

Geçersiz Kimlik

Yüzümün Kalıbı

Her ayın ikinci hafta sonu Seiba eğitimleri için İstanbul'dayım. İstanbul'a gitmeye alıştım artık. Orada yaşamanın nasıl bir şey olduğunu pek bilmiyorum ama gezmek güzel. En güzel kısmı da İzmir'e dönmek. Genellikle toplu taşıma kullanan biri olarak iki şehirde de yanımda kartlarımı taşıyorum. Onları özene bezene aldığım kırmızı plastik kaba koyuyorum. Şehir değiştirdikçe de birini çıkarıp diğerini takıyorum. Bu ay geri döndüğümün ertesi gün provamız vardı. Arkadaşımla aynı otobüsü denk getirme çalışmalarımız sonuç verdi ve ben otobüse bindim. Yeni döndüğüm için kartımı değiştirmiştim yalnız bakiyem yeterli mi yetersiz mi pek de emin değildim. Ben cihaza kartımı gösterdim “Geçeriz kart” dedi aslında tam olarak öyle demedi. İki kelimeydi söylediği şey ama "bu kartınız pek bir işe yaramıyor" anlamında bir şeyler dedi cihaz. Ben inanamadım. Çünkü kartımı yeni değiştirmiştim üstelik de öğrenci kartımdı. -Halen yüksek lisans yapmanın faydaları. -Kartı bir daha gösterdim yine aynı tepki. İnsanlar arkamda biriktiler. Yana çekildim. Her geçen kişinin arkasından kartımı gösteriyorum. Çıkarıp gösteriyorum, ters çeviriyorum. Yine olmuyor yine olmuyor. Bu arada canım arkadaşım da bana sesleniyormuş benim kartımı kullan diye ama ben hiç kimseyi görmüyorum sadece beynimde bu nasıl artık geçersiz olabilir sorusu var. Şöför bana “kart sizin değil mi” diye sordu. Ben ısrarla benim olduğunu söylüyorum en sonunda vazgeçtim ve arkaya doğru ilerleyip arkadaşımın kartını aldım. Her şey bitip de oturduğumda beynim durmuş gibiydi. Neden bu kadar panik yaptığımı bir türlü anlayamadım. Biraz sakinleşince birden aklıma eski kartımı çıkarmış olduğum yeni kartımın ise çantamda olduğu geldi. Bu kart aynı zamanda benim üzerinde fotoğrafım da olan kimliğimdi.
İstanbul'da olduğum haftasonu Seiba'da Nazlı Hocamla ve Senem Hocamla çalıştık. Pazar günü, Senem Hocayla biyografik hikaye anlatımı çalışmaları yaptık. Genel olarak bedeni serbest bırakmak, anıları hatırlamak için duyuları kullanmak ve içimizin derinliklerinde yol almakla ilgili çalışmalar yaptık. O gün, çocukluğuma, gençliğime, yetişkinliğime dair unuttuğum pek çok şeyi hatırladım. Bende ortaokul anılarım çok silikti, onları hatırladım hem de en ücra köşelerdekileri. İlk evlendiğim yıllara dair pek bir şey hatırlamıyordum, onları hatırladım. Bir süre sonra zaman ve mekan gitti, tüm hayatımın içinde dolaşan bir ruhtum sadece. Her şey bir andaydı sanki. O sırada ne kadar çok değiştiğimi farkettim. Her yaşta, her olayda. Hepsi bendim ama aynı zamanda da değildim. O benlerin hepsiydim. Sonra da aslında yoğun değişim dönemlerindeki anılarımı hafızamdan sildiğimi farkettim. Yeni bir benliğe geçişte bir şeyler kopmuş bende. Onları hatırlamak bana çok iyi geldi. Yaşadığımız öyle çok şey var ki. Hepsine kendime yük yapmadan uzaktan bakabilmek çok rahatlatıcıydı. Bu süreçleri hatırlamam tesadüf değildi.

Hayatımda artık yeni bir döneme girdim, aynı zamanda yeni bir döngüye. O kadar çok döngüden geçiyoruz o kadar çok ölüp yeniden doğuyoruz ki. Yeni kimliklerimizle yola devam etmemiz gerekiyor. Eskiden kalan alışkanlıklar, taktikler, davranış kalıpları, kendimizle ilgili yargılar artık bir işe yaramıyor. Eski kimlikle yol alamıyoruz. Bunu farketmediğimizde de hayat bize başka başka yollardan mesaj gönderiyor. Bana olduğu gibi. Arkadaşımın yanına gidip de koltuğa oturup sakinleştiğimde şunu düşündüm. “Artık eski Sıla değilsin. Yeni kimliğini kabul et.” Bunu söylemesi kolay, uygulamada bazen sıkıntılar oluyor. Ama evrenin desteğini öyle çok hissediyorum ki. Arkadaşlarım, hocalarım, ailem, her şey ve herkes. Her şeyin mükemmel olduğunu hatırladığımdaysa unutkanlıklarıma da gülümseyebiliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Siyahlı Kadın, Deniz Kızı ve Sis

Masal anlatmak ve masal anlatıcılığı atölyesi düzenlemek için geçtiğimiz hafta Ankara’daydım. Ankara Devlet Tiyatrosu’nda Susan Hi...